937 yılında Kıbrıs’ın Limasol kentinde doğan Çağatay, İngiltere’de başarılı bir hukuk tahsilinden sonra Ada’da avukatlık yaptı ve Türk Mukavemet Teşkilatı’nda aktif görev aldı. 1964 çarpışmalarında cepheyi dağılmaktan kurtardı… 1970 yılındaki seçimlerde Limasol bölgesinden meclise girdi… 1974 Barış Harekâtı’nda; savaş sırasında ve esarette mücahitlere önderlik etti… 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti Anayasası’nı hazırlamada görev aldı… 1976’da milletvekili oldu… 1976-1977 yıllarında Maliye Bakanlığı, 1977-1978 yıllarında Çalışma ve Sosyal İşler ve Sağlık Bakanlıkları görevlerinde bulundu… 12 Aralık 1978 yılında Başbakanlık görevine atandı… 1981 seçimlerinde yeniden milletvekili oldu ve kabineyi kurdu… 1982 yılında ilk koalisyon hükümetinin Başbakanı oldu… 1983 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurucu ve ilk Başbakanı oldu… Gördüğü lüzum üzerine Başbakanlık’tan ve UBP Genel Başkanlığı’ndan ayrıldı. Kurucu Meclis Anayasa Komisyonu Başkanlığı yaptı… 1985 seçimlerine katılmadı. Avukatlık mesleğine döndü. Politikayla ilgisini kesmedi. 02-04-1989 günü, yeni bir parti kurmak üzere yakın siyaset arkadaşlarına ertesi sabah için randevu verdi. Aynı günün akşamı elim bir trafik kazasında ağır şekilde yaralandı ve partiyi kurmaya karar verdiği 03-04-1989 sabahı aramızdan ayrıldı.

Tepedeki Özgürlük – Emre Öztürk
Amerika’nın antik medeniyetlerden Mezopotamya ve Anadolu’ya, 18. yüzyıl İngiltere’sinden Kuzey Amerika’nın yeni ulusuna uzanan bir özgürlük arayışı…
Büyük Britanya Kralı III. George’a doğrudan bağlı akademik bir cemiyet tarihsel gizemlerin peşine düşmüştür. Dünya kültür tarihinin önemli simgelerini taşıyan görkemli eserleri ele geçirmek için acımasız yöntemlere başvururlar.
Ancak Kral’ın ve cemiyetin gücünden daha üstün bir şey vardır: Yaşattıkları korkunç acıları deneyimleyen ve onlara başkaldıran Amerikalı General Thomas Sumter’ın ve ülkesindekilerin özgürlük talebi.
Bu hikâye Amerika’daki antik medeniyetlerden Mezopotamya ve Anadolu’ya, 18. yüzyıl İngiltere’sinden Kuzey Amerika’da yeni doğan bir ulusa uzanıyor. Amerikalı bir keşif ekibinin yerlilerle ve dönemin İngiltere’sindeki ünlü bilim ve sanat insanlarıyla kurduğu dostluğu anlatıyor. İhanet ve ölümler; aşk, savaş ve bağımsızlık mücadelesi aynı zamanda taşıması ağır ve uğruna savaş çıkarılacak bir sırra da tanıklık ediyor.

“şiir niyetine yazılmış kısa öyküler” – Yerkan Kahraman
sonsuzluğun iki yakası bir araya gelse
iliklemek için düğme bulamazdık
o kadar da talihsizdik hayatta
Bir hayata kaç kadın sığar? Anne, kardeş, sevgili, eş, çocuk ve arkadaş…
Yerkan Kahraman tüm kadınlarla hesaplaşıyor, sadece bir erkek olarak değil, bir insan olarak yapıyor bunu.
Hepsinin anlamlarını sorguluyor, her anlamdan yeni bir kavram yaratıyor.
Yerkan Kahraman kurduğu şiirsel dil ile bir yaşamı kadınlar üzerinden ele alıyor.
Yaratıcılık – Jan Løhmann Stephensen
“Yaratıcılığın tamamen insana özgü bir şey olduğu fikrini geride bırakmaya hazır mıyız?”
Bir zamanlar, yaratıcı fikirlerin hep özel insanlardan çıktığı düşünülürdü. Yaratıcı dâhiler, avangard sanatçılar, topluma ayak uydurmakta zorlanan farklı kişilikler… Oysa günümüzde, her bireyin kendine has bir orijinalliği olduğunu fark etmek, “yaratıcı olma” halini yeniden masaya yatırmamıza, sanatçıyı, mucidi, filozofu kendi içimizde aramaya başlamamıza yol açtı.
Yaratıcılık, yaşamın sürekliliği için vazgeçilmez öneme sahip. Eski yapı ve düşünceleri alaşağı ederek dünyanın gelişmesine imkân tanıyan bir müttefik.
Jan Løhmann Stephensen sanatçılardan, filozoflardan, bilim insanlarından ve kendi deneyimlerinden örnekler vererek kolektivizm ve akışkanlığa dayanan yeni bir yaratıcılık teorisi geliştiriyor. Hepimizin alışkanlıkla her an kullandığımız bu derin kavrama tarihsel ve çağdaş bir bakış açısı getiriyor.